Dünyanın en zeki insanı olarak kayıtlara geçen ve IQ seviyesi 276 olan zeka dehası, geçtiğimiz günlerde kaygı bozukluğuyla ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı. “Kaygı bozukluğuna iyi gelen” yöntemlerin neler olduğuna dair yaptığı açıklamalar, hem psikoloji dünyasında hem de toplumsal olarak geniş yankı uyandırdı.
IQ testlerinden aldığı 276 puanla dünyanın en zeki insanı olarak tanınan kişi, bu derece yüksek zekanın getirdiği psikolojik etkileşimlere dair birçok önemli gözlemde bulundu. Yapılan açıklamaya göre, yüksek IQ seviyesine sahip olmak, bazı insanlarda kaygı bozuklukları gibi psikolojik problemleri daha belirgin hale getirebiliyor. Bununla birlikte, zeka dehası, kişisel deneyimlerinden yola çıkarak, kaygıyı yönetmek için bazı önerilerde bulundu.
Dünyanın en zeki insanı, kaygı bozukluğu yaşayanların, zihinsel ve duygusal sağlığını iyileştirmeleri için zihinsel tekniklerin önemini vurguladı. “Zihin, yüksek IQ ile birlikte bir çeşit hızlandırılmış düşünce kapasitesine sahip olur. Bu hız, bazen kaygıyı da körükleyebilir. Kaygıyı kontrol etmek için düşünceleri yavaşlatmak ve farkındalık geliştirmek önemlidir,” diyen deha, meditasyon ve nefes egzersizlerinin bu tür bozukluklar için oldukça faydalı olduğunu belirtti.
Ayrıca, zeka dehası, duygusal zeka gelişiminin kaygı bozuklukları üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğine dikkat çekti. Duygusal zekanın, kişinin kendi duygularını tanıyıp yönetebilmesi, başkalarının duygusal durumlarına empatiyle yaklaşabilmesi ve olumsuz duygusal yanıtları kontrol edebilmesi gerektiğini ifade etti. Bu becerilerin geliştirilmesinin, kaygı bozukluğuyla başa çıkmak için etkili bir yöntem olabileceği üzerinde durdu.
Bunun dışında, kişi, sürekli olarak mental egzersizler yapmanın ve beyin sağlığını canlı tutmanın da kaygıyı azalttığına inanıyor. Zeka geliştiren aktiviteler, problem çözme ve strateji düşünme gibi zihinsel egzersizlerin, kaygı bozukluğuyla mücadelede yardımcı olabileceğini söyledi.
Sonuç olarak, dünyanın en zeki insanı, yüksek IQ’nun avantajlarının yanı sıra, zihinsel sağlık üzerinde oluşturabileceği potansiyel olumsuz etkilerin farkında olduğunu ve kaygı bozukluklarıyla mücadelede farkındalık yaratmanın önemini vurguladı. Bu açıklamalar, kaygı bozukluğu yaşayan birçok kişi için yeni bir umut ışığı olabilir.