Türkiye, savunma sanayisinde önemli bir adım daha atarak, SİPER Hava Savunma Sistemi’ni tanıttı. Bu yenilikçi sistem, sadece Türkiye’nin değil, dünya genelindeki hava savunma stratejilerini dönüştürecek nitelikte. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, SİPER’in füzeleri ve diğer tehditleri 8-10 saniye gibi kısa bir sürede tespit edip imha edebileceğini belirterek, sistemin hızına ve etkinliğine dikkat çekti. SİPER, Türkiye’nin uzun menzilli hava ve füze savunma ihtiyaçlarını karşılamak için geliştirilen bir teknoloji harikası olarak öne çıkıyor.
SİPER Hava Savunma Sistemi, Türkiye’nin savunma sanayisindeki önemli bir kilometre taşı olma özelliği taşıyor. ASELSAN, Roketsan ve TÜBİTAK SAGE iş birliğiyle geliştirilen sistem, savaş uçakları, seyir füzeleri ve balistik füzelere karşı etkin bir savunma sunmak üzere tasarlandı. Sistemin hızla gelişen tehditleri algılama ve onlara karşı anında tepki verme yeteneği, savunma sanayisindeki en ileri teknolojilere sahip olmasını sağlıyor.
Bu sistemin en dikkat çekici özelliklerinden biri, hızlı tepki süresi. SİPER, tehdidi çok kısa bir sürede tespit edebilmesi sayesinde, modern savaş ortamında çok önemli bir avantaj sunuyor. Görgün, SİPER’in hedef aldığı tehditlerin 8-10 saniye gibi kısa bir süre içinde yok edilebileceğini ifade etti. Bu, özellikle yüksek hızda hareket eden balistik füzeler ve hava saldırıları karşısında büyük bir stratejik üstünlük sağlıyor.
SİPER Hava Savunma Sistemi, yalnızca yüksek hızda tespit ve müdahale kapasitesiyle değil, aynı zamanda çoklu hedefleri aynı anda engelleme yeteneği ile de dikkat çekiyor. Sistem, savaş uçakları, füzeler ve diğer hava tehditlerine karşı çoklu angajman yapabiliyor. Ayrıca, tüm savunma faaliyetlerinin eş zamanlı ve koordineli bir şekilde yürütülmesini sağlayan bir komuta kontrol altyapısına sahip. Bu da Türkiye’nin hava savunma kapasitesini çok daha etkin bir şekilde yönetmesini sağlıyor.
Türkiye’nin savunma gücünü artıran bu yeni sistem, bölgesel güvenlik açısından büyük önem taşıyor. SİPER, Türkiye’nin hava savunma alanındaki bağımsızlığını pekiştiren ve dünya çapında söz sahibi olmasına olanak sağlayacak bir teknoloji olarak geleceğin güvenlik stratejilerini şekillendirecek gibi görünüyor.